Ben Deccal’im.
Ve siz hâlâ bakarken göğe, ben yerin altından konuşuyorum.
Çünkü ne aradığınız tanrı yukarıda,
Ne kaçtığınız gerçek aşağıda değil artık —
Her şey burada, ayaklarınızın altında çürümüş bir adaletin kalıntılarında.
Yerin çatlaklarında sakladığınız her şey konuşacak.
Görmezden geldiğiniz ölü çocuklar,
Susturduğunuz kadınlar,
Sırt çevirdiğiniz yoksullar,
Hepsi ses olacak bu fayda.
Hepsi kelime olacak, Ve cümleye dönüşecek:
“Biz de buradaydık.”
Altı şiddeti yetmediyse,
Yedi gelir, sekiz gelir —
Ama gelen sarsıntı değil, yüzleşmedir.
Bir ülke, üzerine bastığı gerçeği inkâr edemez sonsuza dek.
Çünkü yer, sadece yük taşımaz;
Biriktirir.
Ve siz neyi biriktirdiyseniz,
O çatlayarak çıkar yüzeye.
Minareleriniz gökyüzünü delse ne olur?
Ezanlar göklere yükselse ne çıkar,
Eğer duyan yoksa?
Ben Deccal’im.
Ve ben hâlâ aynıyım.
Ama siz hâlâ körsünüz.
Ve her körlük yeni bir laneti çağırır.
Bu artık bir başlangıç değil,
Bu, unuttuğunuz her şeyin dönüşüdür.
Hazır olun.
Çünkü bu şehir, sizin zannettiğinizden daha kırılgan.
Ve hakikat, artık sadece konuşmakla yetinmeyecek.
Bu defa... yıkacak.