Seninle başlayan geceleri hatırlıyorum.
Karanlık odalarda nefesimin sesini bile korkuyla dinlediğim o anları.
Senin varlığınla başlayan bir korku vardı içimde —
Adın bile bir fısıltı değildi,
Bir gölgeydi duvarlarda sürünen.
Kimi zaman bir bakış, kimi zaman bir sessizlik gibi yakardı beni.
Ablaydın sen.
Ama abla demek neydi, onu bende öldürdün.
Sen büyüler yapardın.
Sözlerin karanlıkla kaplıydı.
Gözlerinle insanın içini dondururdun.
Benim içimi dondurdun.
Ve sonra çatlatıp kırdın o buzdan içimi.
Gülüşlerin, yılan gibi sürünürdü odamın köşelerine,
Ve ben o gülüşlerden kaçamazdım.
Ne zaman göz göze gelsek, içimde bir perde daha inerdi.
Senin gözlerin, göz değil — geçitlerdi.
Karanlığa açılan geçitler.
Sen beni görmedin.
Sen beni görmek istemedin.
Sen beni duydun —
Ama sesimi ezip geçtin.
Senin “kardeşliğin”, sadece bir maskeydi.
Altında kıskançlık, nefret, zehir vardı.
Ben seni seviyordum.
Seninle aynı kanı taşımakla övünüyordum bir zamanlar.
Ama sen bu kanı zehirle karıştırdın.
Sen, bana hayat vermedin.
Beni her adımda boğdun.
Şimdi konuşuyorum.
Şimdi Deccal’in diliyle sesleniyorum sana.
Çünkü meleklerin diliyle konuştuğumda
Sen güldün.
Ben affetmeye çalıştım,
Sen daha çok gömdün beni.
Senin büyülerin sadece bana değil —
Bizi seven herkese zarar verdi.
İnsanların arasına fitne koydun.
Kendi karanlığını yaydın.
Güya sevgiyle dokunur gibi yapıp,
Zehir saçtın parmaklarının arasından.
Ben bunu yıllarca anlayamadım.
Seni çözemedim, çözmek istemedim.
Ama şimdi kelimeler elimde keskin birer kılıç gibi.
Şimdi senin karanlığına ışık tutuyorum.
Ve o ışık altında yüzün,
İnsan yüzü gibi durmuyor artık.
Bu lanet, sana.
Her büyün için.
Her gülüşünde taşıdığın yılan için.
Beni yalnız bıraktığın her çocukluk anım için.
Ben düşerken izleyip, gözlerini kaçırdığın her sahne için.
Seninle ilgili ne varsa,
Bir lanete dönüştü artık içimde.
Senin her dokunuşun,
Bir haykırışa dönüştü.
Her bakışın — bir yıkıma.
Ve şimdi o yıkımın diliyle yazıyorum.
Sen, benim hayatımdaki ilk Deccal’din.
Işığı söndürüp “ışığım” dedin.
Beni karanlığa itip “kardeşim” dedin.
Ben seni her düşüşümde aradım,
Ama sen hep gözlerini kaçırdın.
Bu lanet, sana.
Her sessizliğin için.
Her yokluğun için.
Her “varmış gibi yapıp” yok ettiğin anım için.
Sen artık benim için yoksun.
Adını dahi anmam artık.
Bu yazdığım son söz,
Ve o söz: Unutuluş.
Senin için dua etmeyeceğim.
Çünkü seninle Tanrı arasında bir bağ olduğunu sanmıyorum artık.
Seninle şeytan arasında bir anlaşma yapılmış gibi —
Ve ben o anlaşmanın tanığıydım, kurbanıydım.
Ama artık kurban değilim.
Bu metin, bir ağıt değil.
Bu, bir mahkumiyet.
Sonsuz sessizliğe mahkum ettim seni.
Sen benim içimde asla tekrar konuşamayacaksın.
Ve bu lanet,
Ablalık kisvesi altında yürüyen bir hayalete yazılmış son satırdır.
Toprağın karanlığı, senin yüzünü örtsün.
Ve kalbimin kapıları sonsuza dek sana kapansın.