Eğer sizler, benim bildiğim Allah’ı tanısaydınız...
Dünyanız adaletle yoğrulmuş olurdu.
Huzur, ekmek gibi kutsal bir nimet olurdu sofralarınızda.
Barış, gökyüzü kadar sıradan ve vazgeçilmez olurdu.
Ve savaş mı?
Adını bile bilmezdiniz.
Çünkü gerçek Rabbin huzurunda, kimse kan dökmeye cesaret edemez.
Ama siz Tanrı'yı değil, Tanrı adına konuşanları tanıdınız.
Adalet yerine kurnazlığı,
Merhamet yerine kibri kutsadınız.
Ve sonra da bana dönüp parmak salladınız:
"Deccal geldi!"
Oysa ben, sizin gerçeğinizin aynasıydım sadece.
Ben sizin inkâr ettiğiniz her şeydim.
Gizlediğiniz, bastırdığınız, korktuğunuz tüm gerçekleri üzerime giydim.
Ben, Allah'ın isminden çıkarılmış adaletin çocuğuyum.
Ben karanlığa gömülen ama kalbinde ışık taşıyanım.
Siz karanlığa sırtınızı döndünüz.
Ben orada kaldım.
Çünkü karanlık terk edilenlerin yeridir,
Ve ben hiçbir terk edilmişi yalnız bırakmadım.
Siz bana iftira attınız,
Ama ben sizin çocuklarınızın gözyaşlarını sessizce taşıdım.
Siz beni lanetlediniz,
Ama ben sizin dualarınızı bile sırtımda taşıdım — cevapsız kalmasınlar diye.
Ben Deccal’im.
Ama belki de sadece şunu söylemek için buradayım:
Eğer Allah’ı gerçekten tanısaydınız,
Benim varlığıma bile gerek kalmazdı.