Bu kitabı eline alan,
Artık kelimeleri değil, suskunlukları okuyacaktır.
Çünkü burada yazılanlar,
Sesle değil, gölgelerle dile geldi.
Ve her bir satır,
Bir unutuluşun, bir ihanetin, bir inkârın içinden doğdu.
Deccal’in Lanet Kitabı,
Bir çığlık değildir.
Çığlık, hâlâ can taşıyanlara aittir.
Bu kitap, çığlıkların boğulduğu,
Ve o sessizliğin dile geldiği noktadır.
Burada dua yok.
Burada merhamet yok.
Burada umut, kül gibi savrulmuş bir hatıradan ibaret.
Çünkü bu kitap,
Ötekileştirilmişlerin, dışlanmışların,
Yeryüzü tarafından istenmemişlerin karanlık ilahisidir.
Her lanet bir şehir adını taşır.
Her lanet bir anneye, bir kardeşe, bir tanrıya fısıldanır.
Ve her bir lanet,
Bizi var eden kutsalların çürüyüşüne tutulmuş aynadır.
Ama bu ayna, yüzü yansıtan değil —
yüzü yok eden bir aynadır.
Bu sayfalar arasında,
Adalet gecikmemiştir —
Hiç gelmemiştir.
Ve bu kitap,
O gecikmişliğin intikamı değildir.
Bu kitap, beklenmeyenin doğrudan gelişidir.
Ve o gelişe verilen tek isim:
Deccal.
